20.3 C
İstanbul

GPS Nasıl Çalışır?

Published:

KOŞU SAATLERİNİN KONUMUNUZU NASIL BULDUĞUNU HİÇ MERAK ETTİNİZ Mİ?

GPS, bir anda hayatımıza giren ve artık kanıksadığımız bir teknoloji. Google Haritalar’dan navigasyon cihazlarına, son zamanlarda da koşu saatlerine kadar. Hatta öyle bir hâl aldı ki, bu sistemlerin hızında ufak bir yavaşlama veya konumdaki bir hata bizi delirtmeye yetiyor. Bizse bunlara kısa bir ara verip, GPS’in [Global Positioning System] nasıl çalıştığını, giyilebilir teknoloji için ne kadar hayatî olduğunu özetleyip, bu müthiş sistemin hakkını verme gereği duyduk.

Tahmin edebileceğiniz üzere her şey uzayda başlıyor. Hâlihazırda Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından 70’li yıllarda yörüngeye oturtulmuş, güneş enerjisiyle çalışan en az 24 uydu olduğunu biliyoruz. Yeryüzünden yaklaşık 19,300 km yukarıda, saatte yaklaşık 11,200 km hızla hareket eden bu uydular, 80’li yıllar itibariyle sivil kullanıma açıldı.

Bu uydular, kesin bir yörüngede, günde iki kere dünyayı turluyorlar ve GPS alıcılarına mikrodalga sinyalleri göndererek, alıcıların nirengileri [triangulation] kullanıp konumu belirlemesini sağlıyorlar. Alıcıların enlem ve boylam için en az üç uyduyu, irtifayı buna eklemek için de dört uyduyu tespit etmeleri lazım.

tomtom-1437641567-0BhO-column-width-inline

Peki, nirengi [triangulation] nedir? Akıllı saatinizdeki veya koşu saatinizdeki alıcı, uydudan gelen sinyalin gönderilme ve alınma zamanını kullanarak uydunun ne kadar uzakta olduğunu hesaplıyor. Bu mesafeyi gecikme payının ölçüsüyle ve diğer uydulardan gelen sinyallerle beraber sürekli tekrarlayarak kesin konumu buluyor.

Ama bu GPS uyduları tek başına değil. GLONASS adlı rakip bir sistem, 24 Rus Hava-Uzay Savunma Kuvvetleri uydusunu kullanıyor. Bazı akıllı saatler ve koşu saatleri de her iki uydunun alıcılarını içeriyor ve bu sayede kesin konumu bulma sürecini %20’ye kadar kısaltabiliyor.

Tabii bu aletler her zaman tıkır tıkır çalışmayabiliyor. Günlük hayatta da karşımıza çıktığı gibi bazen hatalı konum veya yavaşlama ile karşı karşıya kalınabiliyor. Bunun sebeplerine baktığımızda da sinyaller atmosferi aşarken meydana gelen gecikme, büyük kayalar veya uzun binalardan kaynaklanan yansımalar, alıcının saatindeki yanlış zamanlama gibi bir takım mazeretler karşımıza çıkıyor.

Görüldüğü üzere sapılacak caddeyi, misafir olacağımız dostumuzun evini veya spor yaparken konumumuza baktığımız bu sistemin arkasında, aslında büyük bir geçmiş ve takdire şayan bir teknoloji yatıyor. Umarız siz de bundan etkilenip, bir daha haritalara bakarken bunun hakkını verirsiniz.

Metehan Hepvar
Metehan Hepvar
1995 Bursa doğumlu. İzmirli, hukuk ve iktisat öğrencisi.

Son İçerikler